O vakitler, spor, idman, atletizm filan gibi şimdiki tabirler yok. Bunların hepsine bedel tek bir kelime var : Jimnastik.
Bu nesneyi ekseriyete ve avama sorarsan cevabı alırdın : Canbazlık! Uyanıkca fikirliler, bu işe sevdayı saranlara : (Jimnastiğe meraklı genç!) derler, ötekilerse (Canbaz bozuntusu!) kulpunu takıverirlerdi. Jimnastiğin ilk olarak, memleketimize asker mekteplerinden girdiği su götürmez bir hakikattır. Bundan birkaç nesil evvel, Kuleli, Harbiye, Bahriye, Topçu mekteplerinde jimnastikhaneler bulunduğunu, yüksek sırıkların üzerinde tepe aşağı kapama duranları, havada perendeler ve taklalar atanları, türlü hünerler yapanları duyardık.
Jimnastiğin bizde en esaslı surette başarıldığı, en merakla ve devamla yaptırıldığı yer muhakkak ki Galatasaray lisesiydi; yani o zamanki alaturka adile Mektebi Sultani. Oranın pilavına kaşık atanlar içinde jimnastiğe yan çizen hemen hemen yoktu.
Bu hal, mesleğine aşık, talebesine babacan, gücü kuvveti aslan Faik hocamızın bir türlü sönmek bilmeyen aşkı, gevşemek bilmiyen gayreti neticesiydi. Bunun lamı cimi yoktur.
Bugün dipdiri iken dünyaya gözlerini yummuş, 75 yaşına rağmen kapı gibi göğsü, demir gibi kolları, bükülmemiş belile kocamış fakat göçmemiş bir aslan heybetini taşıyan Bay Faik, hiç şüphesiz ve rakipsiz bu memlekete modern ve metodlu spor sevgisini ilk sokan, eli öpülecek adamdır. O eski kurak toprakta, filizi yetiştiren, dallı budaklı bir gövde haline koyan odur.
Şimdi o vakitki Galatasarayda jimnastiğin nasıl öğretildiğine gelelim :
O zaman, sınıflar Commençant’dan başlar, üç Préparatoire bitince Classe’lara geçilir, altıncının nihayetinde Bakalorea verilib diploma alınırdı. Jimnastik te, tıpkı alfabe, gibi başlangıçtan tutturulub sınıf sınıf yükselirdi.Mektebin jimnastikhanesi, soldaki küçük kur’un köşesinde, geniş, yüksek tavanlı, hangarvari, loş bir yer. İçinde sıra sıra barfiksler, paraleller, trapezler, halkalar, ipler, bambular, merdivenler, coplar, en hafifinden 110 kiloluğa kadar boy boy halterler.
Dersin usulü şöyle idi :
Jimnastiğe ilk başlıyan küçükler, sınıfça girerler; sıra ile dizilirler. En önce serbest hareketler, yani kolları aç kapa; iğril, doğrul; çömel, kalk gibi şeyler. Yere uzanıp (şinav) lar. Bazan da karşılıklı ip çekişler.
Préparatoire’lar bitib de Classe’lara geçildi mi, talebe istidatlarına ve arzularına göre ayırdedilir. Kimi barfikse, kimi paralele, kimi gülleye verilir, trapez acemilere tukaka edilir, ecel beşiği (hocanın kendi tabiridir) denilerek yanına kime yanaştırılmazdı.
Zaman geçib sınıflar ilerledikçe beden talimlerinin çeşidi de tedricen artar, şekilleri gittikçe zorlaşırdı. Bay Faik, yapılacak hareketi evvela tarif eder, arkasından kendisi yapar, sonra talebeye yaptırtırdı. Yaşını başını almış, ellisine yaklaşmış olduğu zamanlarda bile, o koca vücudu bir civan çevikliğinde idi.
Kıvama gelmiş, usta çıkmıya yaklaşmış olanların en belli başlı numaraları şunlardı :
Barfiks’de : Etablissement (demiri tutarken zıppadak üstüne çıkmak). Ön ve arka planche (eller demirde iken göğüsten ve sırttan yere müvazi durmak.) Mihver dönmek (vücudu hiç kırmadan, çarkıfelek gibi fırdolayı çevirmek) Tek kolla kendini çekmek.
Paralel’de : Yine ön ve arka planche. Amuda kalkıb kollar üstüne devrilme; sallanırken dirseğe inib inib kalkma..
Halkalarda da : Etablissement’lar çift planche’lar Craix durmalar (kolları gerib hac biçiminde alma). İpte : Ortasına kadar çıkıb iki kolun arasından geçerek, rap diye balık gibi ufkileşme. Güllede; tek veya çift kolla araché (koparma), volé (uçurma), développé (muntazama)...
Bunları böyle sayıb dökmemin sebebi, hepsinin yel üfürüb su götürmüş olmaları, bugün masala karışmış bulunmalarıdır. Şimdiki sporcuların : -Filanca şöyle şüt çekti!.. Falanca bukadar dakikada koştu!... Fişmekanca şukadar metre atladı, tarzındaki heyecanlı, iddialı bahisleri ozamanki idmancılar arasında da vardı. Fakat şekli şu : -Filan bir kruva yaptı ki sorma!.. Falan bir soley dönüyor ki sanki fırıldak!.. Fişmekanın planşları heykelden farksız!...
Birgün Bay Fayıka sormuştuk : -Hocam, jimnastikte hangi hareketleri yapana (Sen artık pişeceğin kadar piştin, bravo!) dersiniz; tam numara üç yıldızı verirsiniz? Şu cevabı aldık : -Herhangi bir alette, barfiks, paralel, halka, trapez, ip, -ne olursa olsun- vücudunu istediği gibi idare edene.
Mektebin jimnastikhanesini çın çın öttüren gür sesile ve aşk ve şevkle tutturmuştu.
-Jimnastikte en kabadayı genç cord lisse (düğümsüz ip)de belli olur.; ne mal olduğunu orada gösterir. Ayakları bitişik, omuzunda bir bardak su dökülmiyecek derece vücudu düzgün yukarı çıkana , başka imtihanın lüzumu yoktur. Bravo ona derim. Hele bacaklarını 90 derece zaviye şekline koyub çıkarsa artık ötesini arama.. Jimnastikte iki mühim kelime var: appui bir, suspension iki. Bu ikisine hakkile hakim olan gayeye varmış sayılır… Soleil denilen mihver dönmek mi?
Mihver güçlüğünden ziyade cesaret işidir. Bakarsın fevkalade kuvvetlidir, bilekleri mengeneden farksızdır da bunu gözü yemez. Cılız, deynek gibi olur da hiç yılmadan atılır, fırıl fırıl döner.
Galatasaray lisesi, jimnastik yapmada ve idmancılıkta parmakla gösterilecek, çelik pazılı, bükülmez kollu, aynı zamanda ceylan kadar çevik nice gençler yetiştirmiştir. Bunların en meşhurlarını – aşağı yukarı devir ve yaş sırasile – gözden geçirelim :
Agaton(Abdülmecid devrinde, İstanbulda ilk telgrafı kuran meşhur Agaton’un oğlu ; Avrupada zıraat tahsil etmiş
Asadoryan;(Matbaacı Asadoryanın kardeşi mühendis), Ahmed (Kaligrafi hocası) Aletlerin her çeşidinde emsalsiz, canbaz kadar atik, kuvvetlilikleri çok aşırı delikanlılarmış.
Mahmud Muhtar (Eski Bahriye Nazırı) 60 okkalık güllelerle oynar, top gibi havalarmış…
Receb (eski Şurayı devlet azasından, Sadrazam Tevfik paşanın kardeşi) Umum Fransa liseleri jimnastik müsabakalarında birinci çıkmış ve madalye almış…
Orhan Tahsin (Kadın hekimi) Fransada tahsilde iken bir jimnastik kulübünün reisi olacak kadar işin ehli imiş.
Bay Tevfik Amir , jimnastikhanenin yamanlarından olduğu kadar dersanenin de kuvvetli talebesiymiş. İdman hocasına her rastlayışta “Bu fikir benden bu beden senden… dermiş.
Cevad (orgeneral) ın zeka ve pazı kuvveti atbaşı berabermiş…
Bay Cemil (Avukat) Talat (Hünkar yaveri ve Vehbi paşa oğlu) en ağır gülleleri kapınca havalayıverirlermiş…
Muhtar (Hareket ordusunun gelişinde Taksimde şehid olan Erkanıharp Binbaşısı) Barfikse, paralele, halkalara çıkınca akrobatları gölgede bırakırmış.
Benim devrimdekilere gelince :
Bay Ali Rana (İnhisarlar Bakanı) sahiden bir harikaydı. Aletlerin hepsi elinde oyuncak olmuştu. Etablismanların, planşların, Soleylerin çeşitlerini yaratır, herkesin gözünü yıldıran o müthiş gülleyi yakalar yakalamaz havaya dikerdi. Avrupaya seyahate çıktığı zaman Hocaya vekalet etmişti. Ali Rana (Galiba zıraatle meşgulmüş) boyu posu her tarafı adale kesilmiş vücudile mitolojik heykellerin eşiydi.
140 Haşim (Seyit Haşim) in cüssesinden hiç umulmayacak surette eli ayağı tutar çok güzel güleşir, 211 Mahmut Hayrı (Evliya zade) Romanyalı Süleyman (Köstencede bay Süleyman Sudi), Ragıp ve Talat kardeşler (Emirganlılar) kolları en kuvvetliler, en yüksek idmancılar olarak anılırdı.
141 Salahattin (Doyçe Oryent Bank direktörü) 243 Daniş (İstanbul Endüstri müfettişlerinden), 264 Cevdet (tali mübadele komisyonu azasından olan) devirlerindeki talebelerin ileri gelen sporcularıydı.
Daha sonrakiler içinde :
Emin (Şair Emin Bülend), 889 Ali Sami (Uyuşturucu maddeler inhisarı direktörü), 484 Asım (Selçuk hatun kız mektebi direktörü), Celal (Merhum Kürd Celal), Bekir (Muallim) Küçük Ali (Ankarada Ziraat Bankasında şef) Galatasaray fudbol takımının çekirdekleridir.
333 Şevki (Unkapanı kereste fabrikası sahibi) Kamil (Ankarada Ziraat Bankasında) canbazları gölgede bırakacak kabiliyette idi.
Bu yazıda çıkan resimleri istemek, hem de vesile ile ellerini öpüp hayır duasını almak için hocamız Bay Faike gitmiştim. Eski Galatasaraydan ve oradaki jimnastikten açıldı. İdmancılar şeyhimiz, aynen dedi ki :
-O vakit mektepteki jimnastiği güneşin doğuşu karşılar, batışı da selametlerdi. Sabahın ve akşamın serin saatlerinde yapılan idmanlar ötekilere mürehcahtır. Bunun için talebe çok istifade etmişti. Az zamanda çok hareket edenlerin istifadesi büyüktür. Vücut yorgunluğunu fikir yorgunluğu takip edeceği için hareketler arasından fazla zaman geçirmemeli. Yorgunluk vermeyen jimnastik durgunluk verir. Galatasaraydaki 45 senelik hocalığım esnasında tatbik ettirdiğim usul ne Alman, ne Fransız, ne İngiliz, ne İsveç tarzıdır. Avrupa liselerine kabul edilmiş umumi ve asri jimnastiktir. Bakın şu resimlerdeki aslan gibi vücutlara, göğüslere, pazılara… Halep orada ise arşın burada.
Kaynak: 7 Gün dergisi Yıl: 1935 Sayı: 119. Yazı aynen aktarılmıştır.
Sitedeki imzalı yazılar yazarlarının sorumluluğundadır.