Türkiye’de izciliğin ilk başlangıç noktası Galatasaray Lisesi’dir.

Aslında, Galatasaray Lisesi; Türkiye’de bilhassa spor alanında kayak, çim hokeyi, planörcülük gibi birçok “ilk”e imza atmış bir eğitim yuvası olmasının ötesinde, Batı’ya açılan büyük bir pencere görevini üstlenmesi nedeniyle de Avrupa’da ortaya çıkıp gelişen birçok sportif ve eğitimsel etkinliklerin ülkemizdeki en önemli “gözlemevleri”nden de birini oluşturmuştur. İzciliğin kurucusu Lord Baden Powell’in, gençlere yönelik bu örgütsel kurumu ilk defa 1907 yılında İngiltere’de kurup, etkinleştirmesinden tam beş yıl sonra,15 Şubat 1912 tarihinde bizde, İstanbul’da Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’nde, okul talebelerinden, sonraki dönemlerde eğitim kadrosunda yer alan, ayrıca Galatasaray Spor Kulübü’nün de kısa bir dönem başkanlığını yapmış jimnastik öğretmenlerinden Ahmet Robenson Bey tarafından kurulduğu, kısa bir süre sonra da İstanbul Sultanisi (şimdiki İstanbul Erkek Lisesi) ile Darüşşafaka’da aynı şekilde teşkilatlanmaya gidildiği, hemen arkasından Türkiye genelinde izciliğin öteki eğitim yuvalarında da örgütselleşmeye başladığı bilinmektedir. Ahmet Robenson, aslen İngiliz bir anne ve babadan doğmuş, Müslüman olan annesinin İstanbul’a gelip yerleşmesinden sonra da, iki ağabeyiyle birlikte Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’de okumaya başlamıştır. Yedek subaylık hizmetini yaparken Erzurum’da şehit düşen ağabeyi Abdurrahman Robenson’un da Türk izciliğinin kuruluşunda büyük emekleri olmuş, bir Galatasaraylı olarak İstanbul, Vefa, Kabataş sultanilerindeki izci oymaklarını kurmuştur.

Ahmet Robenson, Galatasaray’da izcilik faaliyetlerine 1910 yılında, henüz okulda öğrenci iken başlamış, yakın arkadaşlarıyla küçük bir grup oluşturarak tatil günlerinde doğada yaptıkları gezilere, küçük seyahatlere çıkmaya başlamışlar, kısa süre içinde de kendilerine katılan öteki gençlerle beraber izcilik faaliyetlerini başlatmışlardır.1912 Yılına gelindiğinde kendilerine “keşşaf” adı verilen Galatasaraylı izciler ilk izci oymağını oluşturmuşlar, 1912 yılında da, izciliğin resmen Mekteb-i Sultani’de kurulmasından sonra, kısa zaman içinde Türkiye genelinde, lise muadili birçok okulda izci oymakları kurulmaya başlanmıştır. Araya giren savaş yıllarında, Çanakkale’den Şark cephesine, gönüllü olarak asker ocağına yazılan Galatasaraylı izcilerden şehit düşenler olmuş, bu süreç içinde okuldaki izcilik etkinliklerine de ara verilmiştir.

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra, yine bir Galatasaraylı olan ve İsveç jimnastiği Türkiye’ye getiren Selim Sırrı (Tarcan) ile Ali Sami’nin (Yen) gayretleriyle "İstanbul İzciler Birliği" kurulmuş; Galatasaray Aslan İzci Oymağı 52 kişilik kadrosu ve "İstanbul 1 no'lu” oymak numarasıyla yeni baştan etkinliklerine başlamıştır.

1926 Yılında, Maarif Vekâleti’nin isteği üzerine, lise muadili okul izci oymaklarının Ankara’da cumhuriyet bayramı törenlerine katılmaları istenmiş, Galatasaray Aslan İzci oymağı izcileri başlarında Baden Powell tipi şapkaları, diz üstüne kadar inen lacivert şort pantolon, haki renk uzun kollu gömlek, tozluk, sarı-kırmızı fulardan oluşan üniformalarıyla, Atatürk’ün önünden geçmişler, o dönemin gazetelerindeki haberlerden de anlaşıldığı gibi, Ankaralıların takdir ve hayranlıklarını kazanmışlardır.

1929 yılında, yine okulun eski izcileri arasında yer alan, "İzci Ahmet" (Ahmet Karaosmanoğlu) tarafından başlatılan etkinliklerle 232 kişiden oluşan Galatasaray Aslan İzci Oymağı, Türk izcilik tarihinin "altın çağlarından" biri olarak nitelendirilebilecek bir döneme imza atmıştır. Bu dönemde Almanya’dan Fransa’ya, Yunanistan’dan Romanya’ya yurt dışı seyahatler gerçekleştirilmiş. Ankara Radyosu’nda konser veren, besteleriyle taş plak kaydı yapan İz-Caz orkestrası kurulmuş, bisikletli izci, süvari izci, avcı izci obaları oluşturulmuş, okulun ilkokul şubesinde Türkiye’deki ilk yavrukurt oymağı etkinliklerine başlamıştır.

1930’lu ve 40’lı yıllar Galatasaray Lisesi izcilerinin tatil dönemlerinde yoğun şekilde kampa gittikleri yıllardır. Özellikle de Pendik Karataş’ta açılan yaz kamplarına oymak izcileri tam kadroyla katılmışlardır. 1950’li yıllarda, okulun beden eğitimi öğretmenlerinden, izciliğe gönül vermiş Necati Aygen, oymağı yeni baştan düzene sokarak, büyük bir başarıyla izcilik ruhunu öğrencilere aşılamış. Eskiden olduğu gibi kamplar, geziler, teknik kurslar, izci günleri ve törenler dışında yapılan en büyük etkinlik, Galatasaray izcilerinin 10 Kasım 1953 tarihinde Atatürk’ün naaşının geçici kabri Etnoğrafya Müzesi’nden alınıp Anıtkabir’e nakli törenine katılmaları olmuştur.

Necati Aygen, Galatasaray Lisesi izcilerinin başında en uzun süre kalan oymakbeylerinden biridir. Öyle ki, 1950’li yılların başlarından 1960’lı yılların başlarına dek bu görevini sürdürmüş, Türkiye izci liderleri arasındaki saygın konumunu her daim korumuştur. Onun, döneminde gerçekleştirilen en önemli çalışmalardan biri de, maalesef varlığı kısa sürmüş olan Galatasaray Preveze Deniz İzci Oymağı’nın kuruluşu olmuştur... Okulun başarılı izcilerinden, aynı zamanda oymakbeyi yardımcısı Erkut Onat’ın kuruluşunu gerçekleştirdiği deniz izciliği ile beraber, kara izcileri ve Ortaköy'deki yavrukurtlarla birlikte okuldaki oymak sayısı üçe çıkmış; Galatasaray İzcilik teşkilatı, Türkiye’de pek az okula nasip olan "grup" kimliğini kazanarak resmi kayıtlarda adı "Galatasaray Arslan İzci Grubu " olarak anılmıştır.

Ancak, gelip geçen yıllar içinde her bir şeyin değişikliğe uğradığı gibi, 1950’li yılların sonlarından itibaren, Türkiye genelinde izciliğe olan ilginin azalması; gençlerin fotoğrafçılıktan karateye, tiyatrodan folklora çok geniş, rengârenk bir yelpazenin içinde birbirinden değişik hobiler ve uğraşlar bulmaları, Galatasaray’daki izcilik hareketinin gerilemesini zorunlu kılmış; yapılan izcilik etkinlikleri bayramdan bayrama, giyilen üniformalarla boru-trampet modasından ileriye gidememiş; sonuçta 1960’lı yılların başlarında okuldaki izci sayısı yirmiye kadar düşmüş, 1960’lı yıllarda Ortaköy’deki ilkokulun kapatılmasıyla birlikte Galatasaray Yavrukurt Oymağı da tarihe karışmıştır.

Bu "duraklama dönemi"nin ardından 1965-1973 yılları arasında Altan Varol’un katkılarıyla hem okulda hem İstanbul’da izleyicilik faaliyetleri canlanmıştır. Bu dönemde, sadece Galatasaray izcileri tarafından değil, ama tüm İstanbul izcileri tarafından da büyük etkinlikler gerçekleştirilmiş, geçmişin değerlerine bağlılık gösteren modern izciliğin Türkiye’deki temelleri atılmıştır. 1960’lı yılların sonlarında Türkiye’de değişen izcilik yönetmeliği ile beraber boru-trampet takımlarının ortadan kaldırılmasının ardından yapılan en önemli etkinlikler arasında kampçılık çalışmaları, liderlik kursları, izci günleri ön planda yer almış, hemen her yıl Beykoz Avraham Paşa korusunda açılan Galatasaray izcileri kampı, sonradan İstanbul izcileri kampına dönüşmüş, ayrıca yurtdışında yapılan Jamboree, Jamborette gibi uluslararası izci kamplarına gidilmeye başlanmıştır. 1960’lı yılların sonlarında, aralarında Galatasaraylı eski izcilerin de yer aldığı, Ahmet Robenson Ergin İzci Ocağı kurulmuş, bu dönemde Galatasaraylı ergin izciler; Gediz depremi kurtarma operasyonundan İstanbul civarındaki mağara araştırılmalarına, İz-Caz folk grubundan “Kentimizi Tanıyoruz” etkinliklerine dek birçok etkinliğe imza atmışlardır.

Ancak, ne yazıktır ki, yıllar süren bütün bu başarılardan sonra, 1970’li yılların sonlarında Galatasaray Lisesi’ndeki izcilik yavaş yavaş tükenmeye başlamış; izciliğe gönül vermiş birkaç genç her ne kadar ellerinden geleni yapmaya çalışmışlarsa da başarılı olamamışlar; sonunda, okulun en önemli geleneklerinden biri olan izcilik, maalesef ilk kurulmuş olduğu kendi yuvasında uyku dönemine girmiş, izci odası kapatılmış, üzerlerinde Ahmet Robenson’dan Keşşaf Vedat’a, İzci Ahmet’ten Necati Aygen’e Türk izcilik tarihinden çok önemli izler taşıyan birkaç kıymetli eşya Galatasaray Lisesi’nin müzesine kaldırılmıştır.

Ne var ki, 2010’lu yılların başlarından itibaren izciliğe gönül vermiş birkaç öğrencinin girişimleriyle, lisanslı izci lideri Yavuz Yeniçeri’nin başkanlığında Galatasaray Aslan İzci Oymağı yeni baştan etkinliklerini sürdürmeye başlamış ve okuldaki geleneksel izciliğin yaşatılmasında çok önemli bir rol üstlenilmiştir. Bunun yanı sıra, 2019 yılının Aralık ayında, Galatasaray Müzesi’nde Turgay Tuna ve İzzet Çalışlar tarafından açılan “Galatasaray İzcileri” sergisi, Türk izcilik tarihine ışık tutan çok önemli bir etkinlik olarak kayıtlara geçmiştir.

Sitedeki imzalı yazılar yazarlarının sorumluluğundadır.

Önceki Gönderi Sonraki Gönderi