Galatasaray ve Millî Futbol Takımımızın kaptanı Turgay Şeren ile, gene Millî Takımda defalarca yer almış, şimdi ise senelerce formasını giydiği sarı-kırmızılı kulübümüze antrenörlük yapan Coşkun Özarı'nın lisemizden mezun olmuş iki ağabey olduklarını bilmeyenimiz var mı?

İşte ben bu iki ağabey ile konuşmak için Ali Sami Yen Stadı’na gittiğimde, Coşkun’u iddialı bir antrenman maçı idare ederken, Turgay’ı ise (eski günlerini hatırlamış olarak) santrfor oynarken buldum. Biraz sonra Coşkun, Turgay müstesna bütün futbolcuları giyinmeye yolladı ve eski kaptanını kaleye geçirip sıkı bir çalışmaya tâbi tuttu. Turgay, Coşkun’un attığı topları senelerin verdiği tecrübeyle topluyor, tutulmayacak şahane şutları da, Coşkun’un kendi tâbiriyle seyrediyordu. İki eski ve samimi arkadaşın ciddi ve olgun çalışması, kâh Turgay’ın nefis kurtarışları, kâh Coşkun’un direkleri yalıyarak kaleye giren bilgili vuruşlarıyla sona erdi, ben de sormaya başladım :

Turgay ağabey, kaleciliğe nasıl başladınız?

Mektebin Pendik’te kurduğu bir kampta her akşam üstü voleybol, basketbol ve futbol maçları yapardık. Yine bir akşam üstü bu kampta yapacağımız futbol maçında takım arkadaşlarım kaleci durmamı istediler, durdum ve bizim takımı mağlûbiyetten kurtardım. Bu maçtan sonra, bugün bile zevkle sakladığım küçük bir çapayı da mükâfat olarak aldım. Kaleciliğe karşı olan sevgim ve ilgim, işte o gün başladı.

Okul çağınızda en çok beğendiğiniz okul futbolcusu kimdi?

Sağ açık Selâmi’ydi. Kısa boylu ve çok süratli bu arkadaşın futbolü, bizim İsfendiyar’ın oyun tarzını çok andırırdı.

En fazla heyecan duyduğunuz okul maçı hangi maçtır?

Fenerbahçe Stadı'nda, Boğaziçi Lisesi'yle yaptığımız şampiyonluk maçında çok heyecanlanmıştım. 1-0 kazandığımız bu maçta yegâne golümüzü benim verdiğim pasla sol açık Bülent atmıştı

Galatasaray takımında kaç yaşında oyuna başladınız?

On yedi yaşında.

Hayatınız boyunca unutamayacağınız bir maçınız varsa bize biraz bu maçtan bahseder misiniz?

Alman Milli Takımı'nı 2-1 yendiğimiz maçın aklımdan çıkmasına imkân yok. Bu maçı, 100 bin kişi önünde Berlin’de oynamıştık ve Alman takımında şöhretli kaleci Turek, unutulmaz kaptan Fritz Walter ve santrahaf Possipal gibi dünya çapında şöhretler vardı.

Sıra artık Coşkun ağabeyindi, o da bize şunları anlattı :

"15 yaşındayken hem okul hem de Galatasaray B takımında yer alıyordum. Okul maçlarının bende uyandırdığı heyecan ve hisler bambaşkadırlar, hele bir keresinde Haydarpaşa Lisesi'yle yaptığımız şampiyonluk final maçında 1-0 galip gelene kadar duyduğum heyecanı bir Fenerbahçe maçında bile duymadım."

Hâtırası, ömrümce hâfızamda yer alacak maç ise 3-1 kazandığımız Macar millî maçıdır. Bu maçta sağhaf oynamış ve dünyanın bir numaralı oyuncularından sayılan, Puskas’la karşı karşıya oynamıştım. Ne gariptir ki ilk defa millî olduğum Portekiz maçının da neticesi 3-1 lehimize idi. Bu tesadüfler bende Millî Takımımıza uğurlu geldiğim fikrini uyandırmıştı."

Günümüzün iki futbol yıldızı akıllarında yeniden canlanan eski günlerin, delikanlılık çağlarının tatlı hâtıralarıyla ağır ağır uzaklaştılar.

Kaynak: Tambur dergisi Mayıs 1960 Sayı: 65

Sitedeki imzalı yazılar yazarlarının sorumluluğundadır.

Önceki Gönderi Sonraki Gönderi