Dükkânda otururken babam beni biriyle tanıştırarak “Bak bu amcanın oğlu da Galatasaray Lisesi’ni kazanmış, arkadaşın olacak.” dediğinde duymuştum adını. Hazırlıkta aynı sınıfa düşmedik ama servis arkadaşı olmuştuk, Topkapı, Edirnekapı, Fatih, Fındıkzade, Aksaray hattından Ortaköy’e öğrenci toplayan kocaman bir otobüs… Sonra takım arkadaşı olduk, Grand Cour’un taşlı, tozlu, çamurlu, beşgen, dikdörtgen hâllerini gördük, görüyoruz. Telefonumda kayıtlı ismiyle sorayım:

SARI - BURAK PUHALOĞLU (124) — Göksel Abi, o efsane servis şoförünün adı neydi?

GÖKSEL GÜNDÜZ (124) — Oğuz Abi. Otobüsün plakasını da verebilirim: 34 VA 889…

SARI — Bravo… Ben 6. sınıfta Beyoğlu’na geçtim ama sen Ortaköy’de biraz daha kaldın diye hatırlıyorum. Grand Cour’u ilk defa ne zaman gördün?

GG — Bir kere ben hazırlıkta da topa meraklıydım, Servet (Aksoy) kadayıf olduğu için 123 ile devre maçları ayarlardı. Cuma öğle teneffüsünde şimdi deniz kenarındaki kantin ile o ahşap bina arasında kalan yaklaşık bir buçuk basket sahası kadar alanda, yukarıdan tıklım tıklım büyük devrelerin de seyrettiği devre maçlarında oynuyordum. Maçları da benim 3 gol attığım ve 6-3 kazandığımız bir maçta olduğu gibi genelde 124 kazanırdı. Grand Cour'u ilk ne zaman gördün dersen, hazırlığın yazında Mevlüt (Şişman) ve Erol’la (Türk) gidip çok oynardık.

SARI — Okul takımını çalıştırmaya nasıl başladın dersem?

GG — Mezuniyetimizden sonra Mektep’ten hemen kopmadık, devremizden birçok arkadaşımız halen okuyordu bir kısmı da etüt abiliği yapıyordu. 1992’nin bir eylül günü sohbet ettiğimiz 122 devresinden Hakan (Çiçek), Reşat (Adıgüzel) ve Murat (Başar) Abilerimiz beni gururlandıran bir teklif yaptılar. Onlar o sırada ortaokul takımıyla ilgileniyorlardı, hazırlık sınıfı olan 130 devresinden bir küçük takım kurabileceğimi, bunun yanı sıra belki vakit bulabilirsem, lise sınıfları olan 125, 126, 127 devrelerinden müteşekkil lise takımını da çalıştırabileceğimi söylediler.

SARI — Mevlüt’le beraber çalıştırıyordunuz sanırım…

GG — Aslında Mevlüt’le yollarımız kesişti, önceden böyle bir şey planlamamıştık. Başta organizasyonda ufak tefek aksaklıklar yaşasak da güzel çalıştık, ancak sonradan Mevlüt derslerinin yoğunluğundan dolayı Grand Cour’dan ayrılmak zorunda kaldı.

SARI — Ortaokul, lise takımları derken ertesi sene üniversite kuruldu…

GG — Üniversite öğretime başlayınca hemen futbol takımı da toplandı, teknik sorumlu da ben oldum. İlk sene devre arkadaşlarım Altan (Aytaç), Erol (Türk), Yıldırım (Ulusoy) ve 125 devresinden Ali Alp (Emir), Bülent (Erdoğan), sonraki yıllarda Ömer (Çirkin 126), Efe (Ceylan 127) gibi her devreden kardeşimizle çalışarak üniversitede futbol oynanmasını sağladık.

- Bu söyleşinin sonunda “Ali Ece Göksel Abim” diye google’lamak tamamlayıcı yönden gayet faydalı olacaktır. (Sarı)

SARI — O seneler bir de halı sahalarda koşturduğumuz günler geceler, haftanın her günü hatta belki aynı gece 2-3 maç yaptığımız acayiplikler…

GG — Bir taraftan okul takımlarıyla çalışmalarımız sürerken bir taraftan da lise takımında beraber oynadığımız arkadaşlarımızla maçlarımızı sürdürme gayretindeydik. 1993’te tek maç diye başlayıp aynı rakiple 2001 yılına kadar 8 yıl boyunca İTÜ Gümüşsuyu ve Akatlar Spor Kompleksi’nde her pazartesi ve perşembe devam eden bir maç temposu bulmuştuk. Buradaki birliktelik daha sonra yıllar içinde GSL futbolcularından oluşan mezun takımlarımızın ve GS Üniversitesi futbolcularının bazı amatör kulüplerle anlaşmalı olarak amatör liglerde ve Büyük Avlu, Window to West adlarıyla günümüzde yıl boyu süren toplam üç ligdeki yolculuğuna başlangıç olmuştur. (Liseli ve üniversiteli mezun futbolcuların müsabakalarını izleyenler arasında fanatizmin tetiklenmesini önleme amacıyla takımlarımız EfendiLig, Pazar Ligi, Anadolu Ligi gibi turnuva organizasyonlarında Büyük Avlu ve Window to West isimleriyle mücadele ediyor.)

SARI — Bir de Mezunlar Turnuvası.

GG — Yine o ilk antrenmanlar ve mezun maçlarımızda bir sohbet sırasında konuşulan, öğrencilik zamanımızda birkaç yıl organizasyonunu üstlenmiş olduğum sınıflar arası futbol turnuvası fikrinden hareketle Mezunlar Futbol Turnuvası düzenlemek için harekete geçtik, ilk turnuvayı da 10 devrenin takımıyla Aralık 1992’de gerçekleştirdik. Uzun bir aradan sonra Sultani Turnuva olarak 2001 Aralık Pilavı’na yetişecek şekilde 24 takımla 2001 Eylül ayında şimdiki formatıyla günümüze gelecek şekilde yeniden başlattık.

SARI — Biz Mektep’e 288 kişi hazırlıktan girdik, yatay geçişlerle, frankofonlarla 300’ü bayağı geçtik; sınavsız ilkokula yazılmış abilerimiz, sınavla 144 mevcutlu devreler var; şimdi 50’si ilkokuldan kura ile 100 tanesi sınavla liseye gelen çocuklarla ya da onlar hakkında konuşurken empati yapmakta zorlanıyoruz, sen bugüne kadar 30 devreye dokunmuş biri olarak durumu nasıl değerlendiriyorsun?

GG — Biz öğrenci olduğumuz dönemde okulda 11-19 yaşlar arasında -minimum- 8 yılllık bir öğrencilik süresi söz konusuydu ve okul mevcudu da 2000’li yıllardakinin iki katı kadardı. Konuyla ilgisinin çok fazla olduğunu düşündüğüm diğer bir husus ise o yıllarda 90 dakika olan öğle teneffüsü süresinin de artık 45 dakika olmasıdır. Sadece bu kriterler düşünüldüğünde zormuş gibi düşünülebilse de söz konusu dönemleri yerinde yaşamış biri ve bir futbol takımı olarak biz, saha içi ve saha dışı, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerimizi her dönemde sürdürebilme yolunu bulabiliyoruz.

SARI — Yazılı çizili çalışan bir adamsın, kayıtlarında normal şartlarda bir senede kaç antrenmanın gözüküyor Grand Cour’da?

GG — Örnek olarak, hazırlık öğrencileri olan kardeşlerimiz takım faaliyetlerine ilk katılışlarında haftada iki antrenman yaparlar. Bu kardeşlerimizin bir kısmı, ilk dönemin ikinci yarısından itibaren, bir zorlayıcılık olmaksızın takımla artı bir antrenman daha yapmaya başlar. Bir kısmı ikinci dönem başında, bir kısmı ise 9. sınıf başında benzeri geçişi yaşarlar; 9. sınıftan itibaren ise takım genelinde bazı sporcular maçlarda daha çok süre alacak ilave işleri yaparlar ya da o işlerden dolayı maçlarda daha çok süre alırlar. Bu sebep sonuç ilişkisi artık ömür boyu hayata yayılır.

Ve bunu her Mektepli GSL Futbol’da yapabilir. Bu geçişlerin zamanlamaları tamamen faaliyetlerde alınan yollara bağlı ve doğal olarak gerçekleşir. Ayrıca günlük antrenman saatinde herhangi bir nedenle saha içinde bulunamayacak olan kardeşlerimizin talepleri doğrultusunda gün içinde başka bir saatte telafi antrenmanları yapıyoruz. Bu şekilde ve zaten kendilerinden önce süregelen bir takım yapısına adım atıldığı için başlangıçtan itibaren hep birlikte oynayarak karşılıklı olumlu etkileşimlerle hem her geçen gün saha içi ve dışında gelişiriz hem de kazanırız. Ve okul takımları ve kulüp takımları olan rakipler karşısında, derken Gothia Cup seviyesinde kendi oyunumuzu oynarız.

    Kalemizden uzakta. / Kendimize has. / Dünya çapında.        
    Güzel oyun bize en az ona katabildiklerimiz kadar güzellik katar.

Sonuçta haftada ortalama 3, 4 veya 5 antrenman artı 1 veya 2 maç programı yapan, ki bunlar 11 kişilik ya da 6 kişilik özel ya da resmi kulüp ya da okullar arası maçlar, bir GSL futbolcusu ya da takım için haftada 10, 11, 12 kez saha içi antrenman ya da maç faaliyeti planımız var.

Bu da GSL Futbol kız ve erkek takımları için yılda ortalama 500 civarında, üniversite takımları için maç ve antrenman toplamı 150 ve bu yollardan geçmiş mezun GSL futbolcularımızın Window to West ve Büyük Avlu takımlarının 3 ayrı ligde 110 ve özel maçlarıyla birlikte toplam 140 civarında maç kamp ve antrenmanıyla birlikte yılda yaklaşık 800 antrenman ve maçlık bir program çıkar defterden. Ara tatil ve yaz tatilindeki bireysel ve grup antrenmanları, yurt içi, yurt dışı maç ve turnuvalar da bu sayıların dışındadır.

    Normal bir okul gününde antrenmana ayırdığımız saatler:        
    Öğle teneffüsü 12:30-13:15        
    Derslerden sonra 16:00-17:50        
    İki etüt arası 19:15-20:30        
    Etüt sonrası 21:45-22:45

Bunların içinden kendine uygun bir programla yürüyebilen öğrenci ve mezun GSL futbolcularıyla birlikte her devreden şimdilik toplam 130 kişilik bir takımdaşlığımız var.

SARI — Futsal yok mu?

GG — Evet, sınavla öğrenci alan liseler onbirerlik futbolu pek düşünmediklerinden küçük saha veya futsal müsabakalarını tercih ediyorlar, bir de üniversite futsal ligi düzenleniyor. Kendi oyunumuz futbolun her türlüsüne uygun olduğu için biz antrenmanlarımızda futsala yönelik büyük değişiklikler yapmıyoruz.


SARI — Mevcudun çoğunluğunun kız, hayattaki önceliklerin spordan ve muhtemelen özellikle futboldan önde olduğunu kabul edersek, 14 yaşındaki kardeşlerimiz belki zaten topun tutkunu olduklarından ya da sadece meraktan buralarda neler oluyor diye sahaya adım basıp Göksel Abileri’nin güzel oyununa dahil olduklarında nasıl bir sihir yapıyorsun da 3-5 sene sonra bu çocuklar bir Pazar Ligi maçında 20-30 sene öncesinin çocuklarıyla aynı sahada aynı pas alışverişini otomatikman yapabiliyorlar?

GG — İki durumu birbirinden ayırmak isterim. Okulda 80’li 90’lı yıllara göre daha çok sayıda kız öğrenci bulunması bir sorun değil tabii ki, aksine futbol takımımızın faaliyetlerine ilgi göstermekte olan kız kardeşlerimizin hareket çeşitliliği ve bunun saha içi, saha dışı hayatlarına hiçbir şeyle kıyaslanamayacak katkıları düşünüldüğünde çok sevindirici bir gelişmedir. Dediğin gibi merak, heves, tutku kıvılcımıyla bünyesine ilk adımlarını attıkları GSL Futbol çalışmalarına yaptıkları katkılar günbegün karşılıklı katkı haline gelir ve bu sayede toplam verim çok yükselir.

Ancak ikinci tespit şu olmalı; toplam kontenjandan dolayı 80’li 90’lı yıllardaki mektebimizle ve benzer şekilde öğrenci alan diğer okullarla kıyaslandığında daha az sayıda erkek öğrenci girişli bir “mektep” nispeten zorlayıcı bir durum olsa da GSL Futbol kız ve erkek takımlarımız için basit ve eğlenceli toplu, topsuz antrenmanlarla başlayan faaliyetler herkesi önce GSL Futbol gibi oynar hale getirir. Zaten kendilerinden önce işler vaziyette olan güzel oyunumuzun felsefesi ve ilk nüvesi kendilerinde de belirmeye başladığında saha içi ve saha dışı adımları koşar adım şeklinde yürütmeye başlarlar. O oyun nüvesi cesaretle her seviyedeki maçta geliştirilir, oyun gücü ve bireysel donanım omuz omuza ilerler. Hep beraber her zaman deriz ki " Kazanırız. Maçı da.”.

SARI — Takımını ve takımının oyununu EfendiLig’de, Anadolu Ligi’nde, Pazar Ligi’nde veya herhangi bir turnuvada özellikle gelip takip eden futbol tutkunları var, şaka değil, bir Göksel Abi ekolünden bahsedebiliriz ki aynı havayı soluduğumuz Türk futbolunun çoğu figürü benzer bir başarının uzağından geçmiş olsalar dahi itibar görüyorlar, güzel de paralar kazanıyorlar. Durumla bağlantılı olarak bana sık sorulanlardan birini yönelteyim; Göksel ne iş yapıyor, nasıl geçiniyor?

GG — Günler aylar yıllar içinde bu saha içi ve saha dışı antrenman ve Gothia Cup’a kadar varan her seviyede maç ve lig döngüsü içinde sürekli bir güzel oyun ideali; kalemizden uzakta, kendimize has, dünya çapında, gitgide büyürken aktörlerini de büyütür. Her yaştaki takımlarımızın keyifle takip edilmesini saha içindeki güzel oyuna ve onun ilk belirmelerinin oyun ve oyuncuların beraber büyümelerine dönüşmesine; bunun doğal devamlılığına duyulan ilgi, sempati, özlem ve hayranlıkla açıklayabilirim.

Güzel ve kendine has oyun yoluyla başarıya ulaşmış pek çok organizasyon örnekleri var dünyada; sayısı daha az olmakla birlikte Türkiye’de de vardır. Ama neredeyse hepsi insan kaynağını kendisine nispeten kısa bir akademik hayat seçmiş genç nüfuslar arasından, kitleler içinden geliştirirler.

SARI — Bu noktada asıl ayrım ise adanmışlık ve profesyonellik arasında gözüküyor, sen anlatmayı pek sevmediğin için iş sorusunu yineleyeyim çünkü milyarder bir ailenin hobisi peşinde koşan çocuğu profili gibi duruyorsun.

GG — Grand Cour’da bir maç esnasında İskender Abi (Çayla 115) “Göksel, şirkette geceleri çalışacak birine ihtiyacımız var, çevrende aklına gelen biri var mı?” diye sorduğunda çevreme bakmadan kendimi bu işe uygun gördüm. Aslında arasam da bulamayacağım fırsattı, gündüzlerim üniversite ve Grand Cour için bana kalacaktı. Bu şekilde 1997 senesinde Arap Kemal Abi’nin (Suman 93) şirketi Retur’da işe başladım, 2012 senesinde vefatı ile şirketteki organizasyon değişimine kadar Retur’daydım. Son 4 senedir de günlük antrenmanlarımız sonrasında nöbetçi öğretmenler ve etüt abilerinin koordinasyonu için okulda görevliyim. Bu görevin bir artısı formalı ve formasız Mekteplilere saha içi olduğu kadar saha dışında da güzel yolda birlikte daha fazla yürüme imkânı vermesi oldu.

SARI — Profesyonel futbolun en pis işini kendine meslek edinmiş biri olarak hakikatin gerçeğiyle hemen her gün karşılaştığım için cevabını biliyorum fakat konu ile alakalı olarak çoğu kişinin aklına gelen diğer soruyu sorayım: Neden Göksel bir futbol kulübünde çalışmıyor?

GG — Aslında Grand Cour’da verdiklerimin alındığını görmem, başkalarınca görülmesi, beğenilme ve takdir edilme ile Grand Cour’da yaptığımı pekâlâ dışarıda da yapabilirim diye düşünüyorum ancak kulüp dinamiklerine dair takımlarımız ile yaptığımız maçlardan yeterince gözlemimiz var. Kapılar kapalı değil fakat Grand Cour’daki mevcudiyetim seneler boyunca birçok mücadeleyi gerektirdi; son dönemde kendi konfor ortamım oluştu diyebilirim, bu lüksün hakkını vererek GSL Futbol için daha çok çalışıyorum.

Kaynak: Bu röportaj Sultani derginin Mart 2021 sayısından alınmıştır.

Sitedeki imzalı yazılar yazarlarının sorumluluğundadır.

Önceki Gönderi Sonraki Gönderi